Muafiyetin Genel Esasları
Muafiyet, belli bir anlaşmadan doğan
rekabet engelleri sonucunda tarafların 4054 s.K.’nin 4. maddenin uygulanması
bakımından muaf tutulduğunu belirten bir müessesedir. 4. madde kapsamında bir
ihlal yaptığı tespit edilen teşebbüsler için öncelikle eyleme uyarlanabilecek
bir grup muafiyeti olup olmadığı incelenir. Eğer yoksa eylemin bireysel
muafiyete tabi olup olamayacağı incelemesi yapılır. Bunun dışında başvuru ile
de bireysel muafiyet alınabilmesi mümkündür.
Muafiyetten yararlanabilmek için
öncelikle rekabetin en az iki taraflı bir anlaşma ile kısıtlanması
gerekmektedir. Rekabeti kısıtlamayan bir anlaşmanın, yani 4. madde kapsamında
ihlal teşkil etmeyen bir anlaşmanın 4. maddeden muaf tutulması söz konusu
olamaz. Ayrıca hâkim durumun kötüye kullanılması da muafiyetten yararlanamaz.
Muafiyet teşebbüse değil eyleme
verilmektedir. Yani verilen muafiyet yalnızca verildiği anlaşma bakımından
koruyucudur. Bir anlaşma bakımından muafiyet alan teşebbüs başka bir anlaşma
bakımından veya o anlaşma dâhilinde yaptığı hâkim durumun kötüye kullanılması
halleri bakımından yine cezalandırılacaktır.
Ayrıca muafiyet mutlak değildir,
yani bir anlaşmanın belli bölümlerine verilebilir. Yine belli bir şartın yerine
getirilmesine de bağlanabilir.
Muafiyet ancak ve ancak Kanun’da
(4054 s.K m.5) sayılan dört şartın gerçekleşmesi halinde verilebilir. Bu
şartlar;
a) Malların üretimi veya dağıtımı ile
hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya
teknik gelişmenin sağlanması
İlk şart, rekabeti kısıtlayacak
olan eylem/anlaşma neticesinde objektif bir etkinlik kazanımının doğmuş/doğacak
olmasıdır. Örneğin, tarafların anlaşarak fiyatları sabitlemesi halinde veya
pazar paylaşımı yapması halinde, tarafların maliyetleri düşecektir.
Maliyetlerde azalma da bir etkinlik kazanımdır. Ancak bunun neticesinde son
kullanıcıya sunulan hizmetin fiyatı aynı kalacak ve burada ki etkinlik kazanımı
yalnızca taraflar için (sübjektif) olacaktır. Dolayısıyla muafiyetin ilk
şartını sağlayamamış olacaktır.
Yapılan başvurularda, iddia edilen etkinliklerin yapısının; bu etkinliklerin, anlaşma sebebiyle
doğduğunun objektif kanıtlarının (anlaşma-etkinlik illiyet bağı); bu etkinliklerin gerçekleşme ihtimali ve
büyüklüğü; iddia edilen her bir etkinliğin nasıl ve ne zaman ortaya çıkacağının
açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İlliyet bağı açıklanırken dolaylı
bağlantılar kural olarak dikkate alınmaz. Mesela, rekabetin sınırlanması
sonucunda teşebbüsün daha fazla kâr edeceği, bu elde edilen kâr sayesinde ar-ge
için daha fazla kaynak yaratılabileceği, bu sayede de hizmetin kalitesinin
artacağı gibi dolaylı ve farazi bir bağlantıya itibar edilmez ve başvuru (a)
bendini karşılamadığı için kalan şartlar incelenmeden reddedilir.
b)
Tüketicinin
yarar sağlaması
Seri üretim bandına sahip bir
teşebbüs ile aynı alanda faaliyet gösteren ve modern bir otomasyon sistemine
sahip olan diğer bir işletmenin birlikte çalışmak için muafiyet talebinde
bulunması bu şarta bir örnektir. Burada sonuç olarak maliyet başına çıktı
sayısı artacak, tüketicilere daha yüksek sayıda daha düşük maliyetler ile daha kaliteli
bir ürün sunulmuş olacaktır.
c) İlgili piyasanın önemli bir bölümünde
rekabetin ortadan kalkmaması
Burada RK, rekabetçi ortamın
devamı kıstasını aramaktadır. Bu durumun tespitinde bazı göstergeler yardımcı
olmaktadır. Örneğin, taraflar sözleşmeyi imzaladıktan belli bir süre sonra
fiyatlarını artırmışsa, bu ilgili pazarda kendileri ile rekabet edecek kimsenin
kalmamış olmasının bir göstergesi kabul edilebilecektir.
Bu konu değerlendirilirken
tarafların piyasaya sunduğu ürünlerin nitelikleri de incelenir. Ürünler
birbirine ne kadar yakınsa, yani ne kadar az farklılaştırılmışsa, yani
birbirine ikame edilebilirlikleri ne kadar yüksek ise ilgili piyasada rekabetin
önemli bir bölümünün ortadan kalkma ihtimali o kadar yüksektir. Yani birbirine
yakın ürünlerin muafiyet alması, farklılaştırılmış ürünlere göre daha zordur.
Burada potansiyel rekabet de önem
arz etmektedir. Muafiyetin talep edildiği veya anlaşmanın yapıldığı an
itibariyle rekabet kısıtlanmayacak ve başka oyunculara karşı devam edecek olsa
da, anlaşma pazara giriş engelleri çıkarabilir. Yani potansiyel rekabeti
önleyici niteliği haiz olabilir.
Kılavuzda konuya ilişkin bir
örnek bulunmaktadır. Örneğin, A firması %70 pazar payına sahip bir gazlı içecek
üreticisidir ve ürünlerini büfe, market gibi perakende kanalı ve restoran, kafe
gibi yerinde tüketim kanalı aracılığıyla satışa sunmaktadır. Pazarda ayrıca
%20, %5 ve %5 pazar payına sahip üç rakip teşebbüs bulunmaktadır. Teşebbüslerin
pazardan aldıkları pay uzun süredir önemli miktarda değişmemiş ve pazar
büyüklüğü artmamıştır. A firmasının perakende kanalı hem de yerinde tüketim
kanalındaki satış noktaları ile yaptığı anlaşmalarda beş yıl boyunca rakip ürün
satmama koşulu yer almaktadır. A firmasının pazar payının yüksekliği, geçmişte
pazara önemli bir giriş yaşanmamış olması, pazarın durağanlığı, piyasaya etkin
bir giriş yapabilmek için gerekli üretim ve dağıtım ölçeğinin büyüklüğü gibi
hususlar dikkate alındığında A firmasının yaptığı anlaşmalar neticesinde
pazarın önemli bir kısmının rekabete kapanması muhtemeldir.
d) Rekabetin a ve b bentlerindeki amaçları
elde etmek için zorunlu olandan fazla sınırlanmaması
Bu analiz iki aşamada yapılır.
İlk olarak a ve b bentlerindeki şartlara uygun olan etkinlik kazanımı için söz
konusu rekabet kısıtlamasının (anlaşmanın) gerekli olup olmadığına, ardından da
bu kısıtlamanın ilgili etkinlik kazanımı ile orantılı olup olmadığına bakılır.
Aranan şey ise alternatif yolların varlığıdır.
Örneğin şirketlerin tesislerinin
birleştirilmesi ile ilgili olarak, bir etkinlik kazanımının olacağı kesindir.
Ancak bunun için alternatif bir yolun olmadığı ispat edilmelidir. Mesela ilgili
GSM sektörü bakımından teşebbüslerin sahip oldukları altyapıyı birleştirmesi
buna örnek gösterilebilir. Zira, GSM altyapısı kurmak son derce zahmetli,
masraflı ve uzun vadeli bir iş olup birleşmeye veya paylaşmaya alternatif
gösterilemez.