İspanya, 2002 yılında vergi sisteminde bir
değişikliğe giderek İspanyol şirketlerin, yabancı şirketleri devralmasına
yönelik bazı uygulamaları yürürlüğe sokarak teşvik vermeye başlattı. Buna göre
İspanyol olmayan şirketi satın alan teşebbüsler, belli şartlar altında 20 yıl
boyunca bazı vergi yükümlülüklerinden kurtuluyorlardı. 2007 yılında AB
Komisyonu uygulamanın, ortak pazara zarar verebilecek nitelikte devlet yardımı
olup olmadığını tespit etmek amacıyla bir inceleme başlattı.
Komisyon 2009 yılında bu uygulamanın, ortak pazar
içerisinde uyumsuzluğa sebep olan ve İspanyol şirketlerin rakiplerine göre
rekabet gücünün artmasını sağlayan bir devlet yardımı olduğuna ve sona
erdirilmesi ve şirketlere sağlanan faydaların geri alınması gerektiğine karar
verdi.
2005 Çek Telekom’u ve 2006 yılında da O2’yi satın
alan Telefonica, bu kararı mahkemeye taşıdı. Ancak genel mahkeme, Telefonica’nın
bireysel menfaati ve korunmaya değer bir hukuki yararı olmadığı gerekçesiyle
davayı usulî eksiklikten ötürü reddetti. Telefonica’da davayı Avrupa Adalet
Divanı’na taşıdı. Telefonica yaptığı itirazda etkili bir hukuki koruma talep
etme hakkının genel mahkeme tarafından ihlal edildiğini; genel mahkemenin ABİDA
madde 263’ü (Bireysel Menfaat) yanlış yorumladığını ve söz konusu karara karşı
dava açmakta doğrudan ve bireysel menfaati olduğunu ve karara karşı başka önlem
olmadığını iddia etti.
ABİDA madde 263 (4)’e göre, gerçek veya hukuk
kişileri kendilerine yöneltilen veya doğrudan ve bireysel menfaatlerini ihlal
eden veya doğrudan menfaatlerini ihlal eden ve herhangi bir önlem içermeyen
düzenlemelere karşı Avrupa Adalet Divanı’nda dava açabilirler.
AAD incelemeye ilk olarak 3. iddiayı inceleyerek
başladı. İnceleme sonucunda da Telefonica’nın söz konusu karara karşı dava
açabilmek için doğrudan bir menfaati olmadığını, kararın muhatabının İspanya
Krallığı olduğuna hükmedildi. Bu bakımdan ABİDA 263(4)’ün son hükmü bakımından
inceleme yapıldı (Karara karşı başka önlemin alınamaması). İspanya’nın
sağladığı faydaları geri alabilmek amacıyla Telefonica’ya göndereceği
ihbarnamenin de ulusal mahkemeler nezdinde bir iptal davasına konu olabileceği,
dolayısıyla karara karşı başka önlemlerin de var olduğu gerekçesiyle 3. iddia
reddedildi.
Ardından 2. iddiayı inceleyen Mahkeme,
Telefonica’nın doğrudan ve bireysel bir menfaati olmadığına dolayısıyla genel
mahkemenin bu konuda da haklı olduğuna hükmederek yine red kararı verdi.
Son olarak da Telefonica’nın birinci iddiasını
inceleyen mahkeme, yukarıdaki sebeplerden ötürü genel mahkemenin verdiği red
kararının doğru olduğu, bu nedenle Telefonica’nın etkili bir hukuki koruma
talep etme hakkının ihlal edilmediği sonucuna vararak son iddiayı da reddetti.
Sonuç olarak tüm iddiaları reddeden Mahkeme, genel
mahkemenin red kararının hukuka uygun olduğuna, başvurunun kabul
edilebilirliğinin bulunmadığına ve Telefonica’nın tüm masrafları ödemesine
karar verdi. Raportör de 21 Mart 2013 tarihinde Mahkeme’ye sunduğu raporunda
aynı yönde görüş vermişti.
Kararın tam metnine BURADAN ulaşabilirsiniz.